Ligin birinci yarısını tamamladık. Futbolumuzun kalitesinin yerlerde olduğunu gördükten sonra, harcanan paraların “suya” gittiğini söylemek haksızlık olmaz. Hala su üzere para harcamakla grup olamamak ortasında gezinenlerin hallerinden keyifli olduklarını görmek şaşırtan gelmiyor artık. Günü kurtarmakla geleceği harcamak ortasındaki bağlar sağlam temeller üzerine atılmış zira.
Fenerbahçe’nin ligin birinci yarısını ikinci bitirmesiyle futbol oynamadan maç kazanmayı hüner saymasındaki garip cümleyi Erol Bulut kullanmıştı; “skora bak!” Her şey bu kadar kolay. Hiçbir teknik adama sağlanmayan imkanlar Erol Bulut’a sağlanacak, üstüne üstlük Mesut Özil üzere bir star da kadroya dahil edilecek, pekala ligin ikinci yarısında bizler futbola bakmayı öğrenecek miyiz?
Fenerbahçe’nin borçlarını düzenlenen kampanyalarla taraftarlar ödeyebilir lakin kalite teknik adamların futbola borcudur. Skora bakanlar lütfen biraz da aynaya baksın. Yanlışlarını gizlemeyi ustalık sayanlar da gerçeklerden korkmasın fakat o vakit seyahatin da keyfi çıkar futbolun da.
Beşiktaş’ın birinci yarıyı önder bitirmesi gerçek bir sürprizdi. Sergen Yalçın da birinci yarının mucizesiydi ve sabırlı öğretmeni. Birtakım futbolculara futbolu okumayı söktürdü evvel, sonra sökükleri dikti akabinde gökyüzüne yıldız dikti. Sergen’in tanımı üzerine yapılan “sihirli iksir” ligin zirvesinde parıldayan bir Beşiktaş yarattı.
Artık idareye düşen; Beşiktaş’ın ligin ikinci yarısındaki şiddetli seyahatinde Sergen’e art çıkmak. İkinci yarının kuvvetli geçeceği de hesaba katılırsa, kadroya en az iki sağlam transfer gerekiyor. Fikret Orman’ın boşalttığı kulübün içini umutlarla dolduran bir adama bunu çok görmesinler.
Galatasaray yabancı hayranlığının bedelini, futbol oynamadan talihiyle kazandığı maçlarla gerçek manada ödemedi. Oyunu rakip alanda kuran ve ezici üstünlük sağlayan ekibin yerinde yeller eserken, bu gruba fikir ihtilali gerek desek kimin umurunda? Nasılsa kayıplara münasebet bulmakta Galatasaray’ın da başkalarından bir farkı yok.
Abdullah Avcı’dan sonraki Trabzonspor’un seyahati da sihirli bir hal aldı. Hiçbir şey sebepsiz değildir, bir muvaffakiyet da rastlantısal değildir. Asansör bozuksa merdivenle çıkarsın, Abdullah Avcı da bunu yaptı. Kendisinde mevcut olan bilgi ve enerjiyi futbolculara yönlendirdikten sonradır ki sağlam basarak üst katlara yürüyen bir kadro duruşu oluştu. Ligin ikinci yarısında tuhaf şeyler olabilir.
Ganimeti adaletten çok sevenlerin olduğu bir ülkede, birinci yarının kirli penceresine birtakım hakemlerin isimlerini yazdım. Bahattin Şimşek, Ümit Öztürk, Arda Kardeşler ve Ali Şansalan. Hepsinin kanıtları ortada! Bu ülkenin hakemlerin elinden de lisanından kurtarması gereken gerçekleri var. Onun yolu da bu türlü hakemlerden kurtulmaktan geçiyor. Hiçbir onurlu hakemin şampiyonluk koreografisini çizmeye ve modellik etmeye hakkı yoktur. Ne utançtır ki o modelleri bizim ülkemizde el üstünde tutuyorlar. Ligin birinci yarısındaki birçok maçta gördük ki; kir en kolay düdükte birikiyor ve kirli düdükler de ülkemizin futboluna kötü halde gerekiyor.
Fotomac
